8.02.2011

Bir çaresiz hayat öyküsü diyelim benim bu yazacaklarıma. Kırılgan, biçimsiz, muhtaç bir kaç duyguyu anlatsın. Hayalkırıklıklarının ağırlığına dayanamayıp gözyaşlarından medet uman; acizliğinden, bir ölçek sevgi, yarım gülüşlük şevkat için yüreğindeki yaraları, dizi kanayan bir çocuk kadar masumca unutmayı seçen, o aptal kızı anlatsın bu öykü.. Ağız dolusu laflar işitsin ve bir hücre karanlığına hapsedilsin zaman zaman... Öyle savunmasız, öfkeli..Yenilmiş..

Kendime güvenemiyorum. O kadar acizim o kadar muhtacım ki şevkate.. Gözyaşlarım kirpiklerimin dibinde asılı duruyor sanki, her an bir intiharın eşiğindeler. Sırayla katlediyorum hepsini , üstelik gözlerimin etrafında çoğalan çizgilere aldırmadan..

Kendimi affetmeyi beceremiyorum sonra.. Kendimi kimsesiz bırakmaya doyamıyorum. Mazeretlerime inanmıyorum, yargılıyorum.. Sonra yine o tanıdık gözyaşları, içli şarkılar.. Bir de o elimden hiç düşürmediğim bir kaç oyuncak.. Bir çocuk sesi çıkıyor içimden ama aynada yüzüme bir kadın bakıyor. Gırtlağımda haykırıyor o öfkeli kalabalığım ve sonra bir otobüs camından izliyorum yüzümü, yollara savurup, unutmayı diliyorum. Nefesimde dualar..

Hiç yorum yok: